4 senelik ilişkimi şiddet yüzünden bitirme kararı aldım.
Nişanlımda öfke kontrolü sorunu vardı. Sinirlendiğinde gözü dönüyor ve o anda
hırsını almak için her yola başvuruyordu. Kavga bile diyemeyeceğim tartışmalar
da itip kakmakla başladı.. İçinde bu dürtü olduğunu fark ettiğimde ayrıldık. Bir daha olmayacağına dair yeminler edildi,
tedavi için ne gerekiyorsa yapma sözleri verildi. Çok sevdiğim için affetmeyi seçtim, daha
büyüğüne zemin hazırladığımı sonradan öğrendim.
Kendime sevgim ve saygım ona olan sevgimi tüketmeyi seçti.
Bu haksızlığa dur demeyi seçtim.. Kötü biri değildim.. Yalan, ihanet, kandırma
yoktu ilişkimde.. Netlik vardı, doğru söz vardı, inanç ve aşk vardı.. Hak
etmediğim bir sona sürüklenmeyecektim daha fazla, kendi yoluma gitmeye karar
verdim.
Ayrılmak
istemedi.
Eğer benden
ayrılırsan kendimi öldürürüm dedi
Eğer benden
ayrılırsan seni öldürürüm dedi
Eğer benden
ayrılırsan seni rezil ederim dedi
Dedi de
dedi..
Dönmedim
kararımdan, bana yapan ileride çocuğuma da yapar dedim, ben kurtulurum onun
bağı kalır dedim dönmedim.. Daha evli bile değildim. Annelik içgüdüsü, sahip çıkma dürtüsü kadına
doğuştan veriliyor.. Kendimden çok gelecekteki sorumluluğumu düşündüm.
Baktı ki
sözle bir şey değişmiyor faaliyete geçti. Söyledikleri yaptıklarının yanında
ufaldı..
Çok üzüldüm,
çok ağladım ama ses çıkarmadım.. Sadece sonucun değişmeyeceğini söylemekle
yetindim, kendimce içinde umut biriktirmesini önledim.
Bir süre
duruldu. Bir gün çıktı ‘hakkını helal et’ dedi. Eğer edersen rahatsız etmeyi
bırakırım diye de ekledi. Tehdit içerikli mesajını ‘helal olsun’ diyerek
cevapladım. Derin bir nefes aldım. Bitti sandım.
Aradan biraz
zaman geçti, biraz yara sardım, biraz kabuk okşadım, biraz kafa dağıtmaya
başladım derken geri döndü..
Eskisinden
daha kötüydü şimdi, vicdanını susturmuş, merhameti ve insanlığı gömmüştü.
Hastaydı çok fena hasta.. Kendi kendine dolmuş, taşmış bilmediğim bir öfkeyle
üzerime saldırıyor, canımı okuyor, kendince intikam alıyordu.. Onun dünyasında
ayrılmayı seçen için bir bedel vardı, sonuçlarına katlanmalıydı.
Allah’a
sığınmaktan başka bir şey yapmadım. Bir de hakkımı geri aldım.
Aralıklarla
geldi ve kurduğum düzeni yerle bir etti. Sardığım her yarayı kanatıp gitmeyi
adet edindi. Hiç bitmeyecek miydi, hep böyle canımı yakmak için geri mi dönecekti..
Baş edemezdim ki ben onunla.. Karşılık vermek onun gibi olmak demekti ve benim
kendimle bir mücadelem vardı.. Önce temiz kalacaksın dedim ve devam ettim yoluma..
Ne yaparsa
yapsın caymadım yolumdan, acaba demedim ve o da bana her seferinde daha
kötüsünün nasıl olacağını gösterdi.
Yalnız
değildim.. Dayanamıyorum dediğim anda Allah yetti imdadıma.. Bazen kendisi
sardı bazen melekleri koştu yardıma.. Derdi veren Allah tesellisini eksik
etmiyor, sarıp sarmalıyor, ellerini açanı geri çevirmiyor.. Melek gibi dostlar
gönderdi birde.. Birkaç fırsat çıkardı önüme unutayım, uzaklaşayım diye..
Zaman
geçtikçe o da alıştı yeni düzenine.. Af diledi ve bir daha ben istemedikçe geri
dönmeyeceğine söz verip gitti.
Aylar geçti,
artık yoktu, geri dönüp canımı yakmıyordu işte neden dinmiyordu sızım.. Sürekli
affetmekle ilgili sözler karşıma çıkıyordu. Dinlediğim hoca sohbetlerinde
hakkını helal etmekle ilgili konular hep beni buluyordu. İnsan ne arıyorsa
hayat karşısına onu çıkarıyor.
Zaman
geçince öfkem hafifledi.. ‘Asla affetmem’den ‘affedebilir miyim’e geçiş yaptım.
Acımda hafifleseydi ya öfkem gibi. Bir gün sohbet dinlerken hoca, ‘Kul hakkıyla
gelen kişi onu affetmeden Allah’ta affetmiyor, peygamber efendimiz hak sahibine
ricacı oluyor, cennetten yer vaad ediliyor hakkını helal etsin diye’ dedi. İşte
benim kararımı vermem bu sözlerle oldu. Nasıl gücüme gitti anlatamam.. Ben
kimim ki benden ricacı edeceğim efendimizi dedim ve affetmeye karar verdim.
Karar
vermesine verdim de dilim varmıyor, gönlüm kabullenmiyor. İnanmadan söylesem ne
fayda, kimi kandırıyorum? Aklıma yaşadıklarım geliyor, burnumun direği
sızlıyor, göz yaşım dinmiyor..
Biraz zamanı
var diyerek, duygularımın sona ermesini, sızımın dindikten sonra gönülden
affetmeyi seçtim.
Doğum
günümden bir gece önce çok ağladım. İnşallah aramaz’la, ya aramazsa duygusunu
birlikte yaşadım. Sevmediğim için değil, bitmesi gerektiği için ayrılmıştım ve
sevdiğim adamın benim canımı yakmaya olan açlığını sindirmem zaman aldı,
herşeyi baştan yaşamak beni korkutuyordu. Aramazsa üzülürümden çok, ya
üzülürsem diye ağlıyordum.. Korkuyordum filmi başa sarmaktan. Üzerini çizmek
kolay olmadı.
Aramadı
bende üzülmedim. O gün bitti. Nasıl oldu, ne sebep oldu bilmiyorum ama kaydı
gitti acım içimden.. Yer açıldı, derinlerde bir yer temize çıktı.. İşte
olmuştu, uzun zamandır beklediğim şey gerçekti. Emin olmak için aklıma
getirdim, resimlerine baktım ve birkaç gün bekledim.. Puuuuff.. Onca şeyi ben
mi yaşamıştım, neler olmuştu böyle..
Yeniye yer
açmak için eskiye dair ne varsa sildim.. İçim cız eder sandığım için
beklemiştim şimdiye kadar.. Etmedi. Sevinçten çıldırabilirdim.
Sonra içimde
kalan son şeyi gerçekleştirdim.
Affettim..
Ah’larımın tövbesini ve yaptıklarının bedelinin olmamasını diledim. Birde mutlu
olsun dedim, kendime inanamayarak.. Allah kalbime verdi huzuru sonunda..
Çok şükür,
bin şükür..
Geçiyor, hiç
geçmeyecek gibi oluyor ama bir gün geçiyor..
Laluşka
27.07.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.