28 Temmuz 2015 Salı

4 senelik ilişkimi şiddet yüzünden bitirme kararı aldım. Nişanlımda öfke kontrolü sorunu vardı. Sinirlendiğinde gözü dönüyor ve o anda hırsını almak için her yola başvuruyordu. Kavga bile diyemeyeceğim tartışmalar da itip kakmakla başladı.. İçinde bu dürtü olduğunu fark ettiğimde ayrıldık.  Bir daha olmayacağına dair yeminler edildi, tedavi için ne gerekiyorsa yapma sözleri verildi.  Çok sevdiğim için affetmeyi seçtim, daha büyüğüne zemin hazırladığımı sonradan öğrendim.
Kendime sevgim ve saygım ona olan sevgimi tüketmeyi seçti. Bu haksızlığa dur demeyi seçtim.. Kötü biri değildim.. Yalan, ihanet, kandırma yoktu ilişkimde.. Netlik vardı, doğru söz vardı, inanç ve aşk vardı.. Hak etmediğim bir sona sürüklenmeyecektim daha fazla, kendi yoluma gitmeye karar verdim.
Ayrılmak istemedi.
Eğer benden ayrılırsan kendimi öldürürüm dedi
Eğer benden ayrılırsan seni öldürürüm dedi
Eğer benden ayrılırsan seni rezil ederim dedi
Dedi de dedi..

Dönmedim kararımdan, bana yapan ileride çocuğuma da yapar dedim, ben kurtulurum onun bağı kalır dedim dönmedim.. Daha evli bile değildim.  Annelik içgüdüsü, sahip çıkma dürtüsü kadına doğuştan veriliyor.. Kendimden çok gelecekteki sorumluluğumu düşündüm.

Baktı ki sözle bir şey değişmiyor faaliyete geçti. Söyledikleri yaptıklarının yanında ufaldı..
Çok üzüldüm, çok ağladım ama ses çıkarmadım.. Sadece sonucun değişmeyeceğini söylemekle yetindim, kendimce içinde umut biriktirmesini önledim.
Bir süre duruldu. Bir gün çıktı ‘hakkını helal et’ dedi. Eğer edersen rahatsız etmeyi bırakırım diye de ekledi. Tehdit içerikli mesajını ‘helal olsun’ diyerek cevapladım. Derin bir nefes aldım. Bitti sandım.
Aradan biraz zaman geçti, biraz yara sardım, biraz kabuk okşadım, biraz kafa dağıtmaya başladım derken geri döndü..
Eskisinden daha kötüydü şimdi, vicdanını susturmuş, merhameti ve insanlığı gömmüştü. Hastaydı çok fena hasta.. Kendi kendine dolmuş, taşmış bilmediğim bir öfkeyle üzerime saldırıyor, canımı okuyor, kendince intikam alıyordu.. Onun dünyasında ayrılmayı seçen için bir bedel vardı, sonuçlarına katlanmalıydı.

Allah’a sığınmaktan başka bir şey yapmadım. Bir de hakkımı geri aldım.
Aralıklarla geldi ve kurduğum düzeni yerle bir etti. Sardığım her yarayı kanatıp gitmeyi adet edindi. Hiç bitmeyecek miydi, hep böyle canımı yakmak için geri mi dönecekti.. Baş edemezdim ki ben onunla.. Karşılık vermek onun gibi olmak demekti ve benim kendimle bir mücadelem vardı.. Önce temiz kalacaksın dedim ve  devam ettim yoluma..
Ne yaparsa yapsın caymadım yolumdan, acaba demedim ve o da bana her seferinde daha kötüsünün nasıl olacağını gösterdi.

Yalnız değildim.. Dayanamıyorum dediğim anda Allah yetti imdadıma.. Bazen kendisi sardı bazen melekleri koştu yardıma.. Derdi veren Allah tesellisini eksik etmiyor, sarıp sarmalıyor, ellerini açanı geri çevirmiyor.. Melek gibi dostlar gönderdi birde.. Birkaç fırsat çıkardı önüme unutayım, uzaklaşayım diye..
Zaman geçtikçe o da alıştı yeni düzenine.. Af diledi ve bir daha ben istemedikçe geri dönmeyeceğine söz verip gitti.
Aylar geçti, artık yoktu, geri dönüp canımı yakmıyordu işte neden dinmiyordu sızım.. Sürekli affetmekle ilgili sözler karşıma çıkıyordu. Dinlediğim hoca sohbetlerinde hakkını helal etmekle ilgili konular hep beni buluyordu. İnsan ne arıyorsa hayat karşısına onu çıkarıyor.
Zaman geçince öfkem hafifledi.. ‘Asla affetmem’den ‘affedebilir miyim’e geçiş yaptım. Acımda hafifleseydi ya öfkem gibi. Bir gün sohbet dinlerken hoca, ‘Kul hakkıyla gelen kişi onu affetmeden Allah’ta affetmiyor, peygamber efendimiz hak sahibine ricacı oluyor, cennetten yer vaad ediliyor hakkını helal etsin diye’ dedi. İşte benim kararımı vermem bu sözlerle oldu. Nasıl gücüme gitti anlatamam.. Ben kimim ki benden ricacı edeceğim efendimizi dedim ve affetmeye karar verdim.
Karar vermesine verdim de dilim varmıyor, gönlüm kabullenmiyor. İnanmadan söylesem ne fayda, kimi kandırıyorum? Aklıma yaşadıklarım geliyor, burnumun direği sızlıyor, göz yaşım dinmiyor..
Biraz zamanı var diyerek, duygularımın sona ermesini, sızımın dindikten sonra gönülden affetmeyi seçtim.

Doğum günümden bir gece önce çok ağladım. İnşallah aramaz’la, ya aramazsa duygusunu birlikte yaşadım. Sevmediğim için değil, bitmesi gerektiği için ayrılmıştım ve sevdiğim adamın benim canımı yakmaya olan açlığını sindirmem zaman aldı, herşeyi baştan yaşamak beni korkutuyordu. Aramazsa üzülürümden çok, ya üzülürsem diye ağlıyordum.. Korkuyordum filmi başa sarmaktan. Üzerini çizmek kolay olmadı.
Aramadı bende üzülmedim. O gün bitti. Nasıl oldu, ne sebep oldu bilmiyorum ama kaydı gitti acım içimden.. Yer açıldı, derinlerde bir yer temize çıktı.. İşte olmuştu, uzun zamandır beklediğim şey gerçekti. Emin olmak için aklıma getirdim, resimlerine baktım ve birkaç gün bekledim.. Puuuuff.. Onca şeyi ben mi yaşamıştım, neler olmuştu böyle..
Yeniye yer açmak için eskiye dair ne varsa sildim.. İçim cız eder sandığım için beklemiştim şimdiye kadar.. Etmedi. Sevinçten çıldırabilirdim.
Sonra içimde kalan son şeyi gerçekleştirdim.

Affettim.. Ah’larımın tövbesini ve yaptıklarının bedelinin olmamasını diledim. Birde mutlu olsun dedim, kendime inanamayarak.. Allah kalbime verdi huzuru sonunda..
Çok şükür, bin şükür..

Geçiyor, hiç geçmeyecek gibi oluyor ama bir gün geçiyor..

Laluşka
27.07.2015

25 Temmuz 2015 Cumartesi

‘Sınanmadığın günahın masumu değilsin’ diye okumuştum Ayşe Arman’ın pekte haz etmediğim Sırrı Süreyya Önder röportajında.. Doğru sözün hakkını teslim edenlerdenim. İstediğin kadar övün, böyle iyiyim, şöyle güzelim diye.. Sınanmadan içi dolmuyor, havada kalıyor cümlelerin..

Canımın yandığı bir dönemdi. İnsan kötülüğe aç olmasın, yaktıkça kabarana, üzdükçe doymayanına denk geldim.. Mücadelem için gücüm tükendiğinde hikayenin sona ermesini istedim meğer hikaye yeni başlıyormuş.. Yaranın tam kapanmaya yakın nasıl kabuğundan sökülüp kanatıldığını o dönem öğrendim. Bitmiyordu hırsı, öfkesi.. ‘Ya benimsin ya da hayatını karartırım’ cümlesini duymaktan çok yaşıyordum, içindeydim işte tam da o cümlenin..

Karşılığında hiçbir şey yapmadım.. İyi kalmak karşındakini onarmıyor ama seni temiz tutuyor. Benim yok muydu yapabileceğim hiç bir şey, yok muydu hakkından gelebileceğim seçenekler.. Elbette vardı. Ama benim vicdanım da vardı.. İnsan olabilmeyi üzüntümün üzerinde tutmayı seçtim.

Uzun bir süre kendime gelemedim.. Geceleri ‘haksızlık bu çok fena haksızlık’ diye ağlamaya başlayınca, kendime sarılıp ‘hepsi geçecek, her şey çok güzel olacak’ cümlesini kaç defa söylediğimden habersiz uyuya kalıyordum.. Gecelerde kalmıyordu bazen, iş yerinde uzun tuvalet saatleri geçirmek zorunda kalıyordum.. Camide, otobüste, yolda, sahilde.. Kimse yokmuşçasına..

Geçiyor.. Bir iz bırakıyor ama geçiyor..
‘Hiç bir şey sebepsiz değil bu hayatta. Hayatına giren herkes vazifeli aslında’ diyor Gülben Ergen kitabında. Benimde kendimi tanıma serüvenim böyle başladı.

Sabrımı, kalbimi, vicdanımı, iyi kalabilme mücadelemi, kendimi sevmeyi, önce insan olmayı, değer yargılarımı, hayattaki önceliklerimi başıma gelenler sayesinde öğrendim.. Artık gönül rahatlığıyla övünebiliyorum erdemlerimle.. Kimse için değil, benim için, kendime gururlanıyorum. ‘Aferin Çağla’ diyebiliyorum.
Ve biliyorum ki ancak sevgiyle uğurladığında özgür kalabiliyor insan.. İçime hapsetmek yerine affetmeyi seçiyorum..

Laluşka
25.07.2015
Sonra dedim ki ‘affet’
Güneşi uğurladığın gibi uğurla geçmişi..
Çünkü ancak güzel uğurladığında geçmiş yara olmaktan çıkacak.
Çünkü ancak güzel uğurladığında hapsettiğin kalbin özgür kalacak.

Yüreğimin almadığına dilim dönmez,
içimde sindirmeden dışa vuramam hislerimi..
Sahip çıkarım duyguma,
mutluluğum kadar üzüntümden de kopamam kolayca.
Yoksa Allah affediyor ben kimim ki onun yanında..

Uçurdum içimdeki güvercinleri..
Sende mutlu ol, ahım bulmasın seni.
Affettim..
Geçti, bitti.

Laluşka
18.07.2015

12 Temmuz 2015 Pazar

Geçen yıl doğum günümde bir dilek tuttum. İki kişi için tek bir dilek..

Can parçam ve benim bazı sınavlar vermemiz gerekiyordu.. Hayat ayrıcalık yapmaz, hepimiz ömrümüzce sınanacağız. O gece mumları üflerken geleceğin bizim için hayırlı olmasını diledim.
Birkaç hafta sonra hayatımız tamamıyla değişti.. Dileğim gerçekleşti.. Önümüze boyumuzdan büyük gerçekler çıktı. Bir insanın kaç yüzü olabilirdi? Gerçeklerden kaçılmıyor. O dönem ağırlığını taşıyamadığımız için, keşke bilmeseydik görmeseydik dediğimiz şeyler aslında bize Allah’ın yardımıydı. Aklımızda şüpheye yer kalmadı.

Bugün doğum günüm. İnsan kalbini temiz tuttuğu zaman, gönülden ne isterse gerçekleşiyor. Bir dileğim daha var.. Sizde isteyin. Allah’ın hazinesinin yanında isteyeceğiniz hiçbir şey büyük kalmaz.

Laluşka
12.07.2015
Herkese açılmam ben kolay kolay. Herkesi tam benliğiyle sevemem. Kabullenmek zaman alıyor bende. Dürüstlük hayatımda en önem verdiğim kavram. Başarmak için uğraşıyorum. İyi insan olabilmek için çabalıyorum.
Birini sevemediysem hiç birşey yokmuş gibi davranamam. Cephe almam ama tavrımla belli ederim bendeki yerini. Kimseyi kandırma çabasında olmadım şimdiye dek. –Mış gibi davranmayı kendime ihanet sayıyorum. Öyle davranan insanlardan da uzak duruyorum ya da durduğumu sanıyorum.

2. kez yanılıyorum. Neden görünen yüzün ardında birde görünmeyen var, bunu anlamıyorum, anlamlandıramıyorum. Başıma gelen şeyler tecrübe haneme bir çizik daha atıyor. Hayat yorulmaz bir öğretmen, bizlerde öğrenene kadar aynı dersleri alıp duruyoruz.

İlki hakkında söylenecek çok sözüm var aslında ama yıktı ve gitti en doğru tanım sanırım. Gitmesini ben istedim. Daha az zararla bitsin istedim. Kötülük kelimesinin anlamını öğrendiğim kişiydi. Kötü kalbine hapsolmuş bir bedenden geriye zarar ziyan kaldı. Karşılığında hiç bir şey yapmadım zira üzülmesine izin verecek kadar az sevmemiştim. ‘Bittim’ dediğim anda bitişe daha yolun olduğunu öğrendim.

İkincisiyle yıllarımız geçti. Ailesinden sonra kaybetmekten en çok korktuğu  kişi olduğumu söylerdi. Benimde ailemden sonra en güvendiğim kişiydi. Hani tek lafıyla dağ devilir zannedersin ya, yalan o işte. Hayatına biri girdi ve tek kelime etmeden beni hayatından çıkardı. Kalbi ne kadar dar bazılarının.. Sanırım aile kurabilmenin dostlukla beraber yürüyemeyeceğine inandı. Oysa yıkılan hayalleri birlikte toplamıştık şimdiye kadar.. Mutlu gününde unuttuğu dostlarının kötü gününde enkazı toplayacağını unuttu sanırım.. Umarım hiç kötü günü olmaz, hiç ihtiyaç duymaz.. Çok güvenmenin büyük yıkımlar getirdiğini öğrendim.

Laluşka
07.07.2015

5 Temmuz 2015 Pazar

Affetmek, hataları hatırlamamayı seçip geri dönmek gibi algılansa da, doğrusu, her şeyi geride bırakıp geçmişinle vedalaşmaktır aslında.

‘Affetmek bir insanın size geçmişte yaptıkları artık asla yapamayacağına dair duyduğunuz güvendir’ diye okumuştum bir kitapta. Geçmişimizle hesaplaşmamızın bitmemesinin bir sebebi de yaşadığımız güven kaybı.. Bitti artık dediğimiz noktada başlaması gerçek üzüntülerimizin.. Daha fazlasına katlanamam dediğimiz anda büyümesi acının şiddetinin.. Geleceğin kaygılarına kazıması geçmişin izlerini.. Geçmişin geçmişte kalmasına izin vermemesi..

Hep bir korku.. Yaşadıklarımı hazmedememekten ziyade unutmak istediklerimi  zorla hatırlatması güvenimi yerle bir etti.. Belki de bu yüzden aklıma gelen her görüntüde bir şeylerin sızlaması içimde..

Yakıştıramıyorum böyle bir sonu bize.. Bu kadar zarar ziyanı anlamlandıramıyorum. Canımı bu denli yakabilmesini almıyor aklım.. Yaşadığım haksızlığın hakkını tüketiyorum. Affediyorum diyemedikçe içime hapsediyorum..

Affetmenin ne kadar  yüce bir duygu olduğunu biliyorum.. Ölüm var bu hayatta, geri dönememek, telafi edememek.. Affedemedikçe bu duygunun benimle yaşayacağının farkındayım.. Tek kurtuluşun, rahatlamanın ve geride bırakmanın bundan geçtiğini biliyorum.. Ama yapamıyorum.. Olmuyor işte.. Affedemiyorum.

Laluşka
05.07.2015