Sana hiç kötülük yapmadım, yapmayacağım
Çünkü ben asla öyle biri olmayacağım.
Ne yapmış olursan ol, ne söylersen söyle
Senden nefret etmiyorum, etmeyeceğim
Çünkü bu kadar büyük bir duyguyu içimde barındırmıyorum.
Seninle geçen zamanlarım için pişman değilim
Çünkü bu kendime haksızlık olur, kendimi cezalandırmıyorum.
Sadece artık bu haksızlığın durması için dua ediyorum.
Seni çok sevdim, olmaz dediğim herşey oldu ve sevgiden hep affettim.
Sonra daha büyüklerini yaşadım
Ve ikimizinde daha fazla zarar görmemesi için bitti.
Ben bitirmedim, biz bitirdik
Yaşananları yalnız yaşamadım.
Şimdi seni sevmemin intikamını alıyorsun
Ama bu yaptıkların birgün seni bulacak
İncittiğin yerden incineceksin..
Laluşka
26.08.2014
13 Nisan 2015 Pazartesi
7 Nisan 2015 Salı
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Alt katında uyumayı bir ranzanın
Üst katında çocukluğum...
Kâğıttan gemiler yaptım kalbimden
Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
Aşk diyorsunuz,
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!
Alt katında uyumayı bir ranzanın
Üst katında çocukluğum...
Kâğıttan gemiler yaptım kalbimden
Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
Aşk diyorsunuz,
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!
...
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Balkona yorgun çamaşırlar asmayı
Ki uçlarından çile damlardı.
Güneşte nane kurutmayı
Ben acılarımın başını
evcimen telaşlarla okşadım bayım.
Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.
İnsan kaybolmayı ister mi?
Ben işte istedim bayım.
Uzaklara gittim
Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım!
...
Süt içtim acım hafiflesin diye
Çikolata yedim bir köşeye çekilip
Zehrimi alsın diye
Sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz
İlahiler öğrendim.
Siz zehir nedir bilmezsiniz
Zehir aşkı bilir oysa bayım!
...
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Acının ortasında acısız olmayı,
Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.
Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.
Aşk diyorsunuz ya,
İşte orda durun bayım
Islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım
Kendimin ucunda
Öyle ıslak,
Öyle kötü kokan,
Yırtık ve perişan.
Siz aşkı ne bilirsiniz bayım
Aşkı aşk bilir yalnız!
Didem Madak
Ki uçlarından çile damlardı.
Güneşte nane kurutmayı
Ben acılarımın başını
evcimen telaşlarla okşadım bayım.
Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.
İnsan kaybolmayı ister mi?
Ben işte istedim bayım.
Uzaklara gittim
Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım!
...
Süt içtim acım hafiflesin diye
Çikolata yedim bir köşeye çekilip
Zehrimi alsın diye
Sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz
İlahiler öğrendim.
Siz zehir nedir bilmezsiniz
Zehir aşkı bilir oysa bayım!
...
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Acının ortasında acısız olmayı,
Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.
Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.
Aşk diyorsunuz ya,
İşte orda durun bayım
Islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım
Kendimin ucunda
Öyle ıslak,
Öyle kötü kokan,
Yırtık ve perişan.
Siz aşkı ne bilirsiniz bayım
Aşkı aşk bilir yalnız!
Didem Madak
Güçlü bir el silkeledi beni sonra
Sanırım Tanrı’nın eliydi.
Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan.
Binlerce yeşil gözü olan bir zeytin ağacı gibi,
Çok şey görmüşüm gibi,
Ve çok şey geçmiş gibi başımdan,
Ah...dedim sonra
Ah!
...
Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı’ya:
Olanlar oldu tanrım
Bütün bu olanların ağırlığından beni kolla!
...
Kaybolmak istemiştim bir zamanlar
Kapının arkasında yokum demiştim
Ve divanın altında da.
Bulamazsınız ki artık beni,
Hayatın ortasında.
Kaybolmak istemiştim bir zamanlar
Beni kimse bulamazdı
Tanrı’nın arkasına saklansam.
O Kocamandı, en kocamandı o.
Bir kız çocuğunun hayalleri kadar.
Didem Madak, Ah'lar Ağacı
Sanırım Tanrı’nın eliydi.
Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan.
Binlerce yeşil gözü olan bir zeytin ağacı gibi,
Çok şey görmüşüm gibi,
Ve çok şey geçmiş gibi başımdan,
Ah...dedim sonra
Ah!
...
Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı’ya:
Olanlar oldu tanrım
Bütün bu olanların ağırlığından beni kolla!
...
Kaybolmak istemiştim bir zamanlar
Kapının arkasında yokum demiştim
Ve divanın altında da.
Bulamazsınız ki artık beni,
Hayatın ortasında.
Kaybolmak istemiştim bir zamanlar
Beni kimse bulamazdı
Tanrı’nın arkasına saklansam.
O Kocamandı, en kocamandı o.
Bir kız çocuğunun hayalleri kadar.
Didem Madak, Ah'lar Ağacı
''Sonra böyle bir korku sardı: yeniden birini tanımak, yeniden ona alışmak, bir daha kendimden taviz vermek, ona adapte olmak, onu sevmek, sevilmek için uğraşmak. Kavgalar, küsmeler. Tekrar eden alışkanlıklar. Ayrılacak mı benden korkusu. Ayrı dünyanın insanıyız yüzleşmesi. Seviyor muyum sorguları. Ya sevmediyse boşlukları. Beklemek. Bir mesajını, bir aramasını, gitmesini beklemek ya da. Ya daha çok seven ben olursam, bir daha aynı şeyleri çekmeye dayanır mıyım? Ben böyle iyiydim oysa, şu an gerçekten iyiydim. Ne gerek var yani.''
Pucca, O Adam Buraya Gelecek
Pucca, O Adam Buraya Gelecek
Helal etmek ve affetmek aynı şey değildir.
Affetmek kolaydır, affeder yol verirsin.
Ama herkese helal edilmez hak,
içine bir ömür hapsedersin.
Affettiklerin yoluna gider..
Hapsettiklerin o yolda kaybolur gider..
Allah kimseyi kimsenin içine hapsetmesin..
Kimse kimseyi yolsuz kalacak kadar üzmesin.
Nurbilen Yavuzer
Affetmek kolaydır, affeder yol verirsin.
Ama herkese helal edilmez hak,
içine bir ömür hapsedersin.
Affettiklerin yoluna gider..
Hapsettiklerin o yolda kaybolur gider..
Allah kimseyi kimsenin içine hapsetmesin..
Kimse kimseyi yolsuz kalacak kadar üzmesin.
Nurbilen Yavuzer
Çok hata yaptım şimdiye kadar, inkar etmiyorum.
Ders aldıklarım oldu, almaya vakit bulamadıklarım..
Duyduklarım doğruysa zaferlerim de olmuş;
Ahımı alanlar fatura ödüyormuş..
İyi ki yapmışım dediğim şeyler de var, keşkelerim de..
Şimdi yeni bir hayatım var.
Yeni insanlarla yeni yerlerde ve yeni zamanlarda..
Eskiler de var hafızamda ama çoğu eski yerlerde ve eski zamanlarda..
Geri döndürmek istediğim zamanlar var ve engellemek istediğim başlangıçlar..
Hayatımdan seneler çalan insanlar iyi ki çalmışlar, iyi ki olmuşlar hayatımda;
Büyütmüşler beni..
Hafızamdan silmek istediğim görüntüler, silemediğim sözler var..
Duymamış olmayı istediğim ama duyduğum..
Kimilerinin gözüne sokmak istediğim gerçekler var..
Bende saklı kalmasını doğru bulduğum..
Ve hepsinin bir yeri zamanı var, içimde tuttuğum..
-Alıntı-
Ders aldıklarım oldu, almaya vakit bulamadıklarım..
Duyduklarım doğruysa zaferlerim de olmuş;
Ahımı alanlar fatura ödüyormuş..
İyi ki yapmışım dediğim şeyler de var, keşkelerim de..
Şimdi yeni bir hayatım var.
Yeni insanlarla yeni yerlerde ve yeni zamanlarda..
Eskiler de var hafızamda ama çoğu eski yerlerde ve eski zamanlarda..
Geri döndürmek istediğim zamanlar var ve engellemek istediğim başlangıçlar..
Hayatımdan seneler çalan insanlar iyi ki çalmışlar, iyi ki olmuşlar hayatımda;
Büyütmüşler beni..
Hafızamdan silmek istediğim görüntüler, silemediğim sözler var..
Duymamış olmayı istediğim ama duyduğum..
Kimilerinin gözüne sokmak istediğim gerçekler var..
Bende saklı kalmasını doğru bulduğum..
Ve hepsinin bir yeri zamanı var, içimde tuttuğum..
-Alıntı-
''Lanet olsun ne muazzam şey seni sevmek! Sen benim aşkım, sen benim kızım, sen benim yoldaşım, sen benim küçük annemsin. Canım, bir tanem, seni sevmeden önce dünyayı sevmesini bile bilmiyormuşum. Bu şehir güzelse senin yüzünden, bu elma tatlıysa senin yüzünden, bu insan akıllıysa senin yüzünden..''
Nazım'dan Vera'ya
Nazım'dan Vera'ya
''Bir süre sonra insanlar pek de umrunda olmuyor..
Kimseyi değiştirmeye çalışmıyorsun.
Kimin ne düşündüğünü, kimin ne yaptığını umursamıyorsun..
Yorulunca kendi kabuğuna çekilip, o küçük dünyanda yalnız yaşamayı öğreniyorsun.
Anlık mutluluklar yaşayıp,
derin hüzünleri tek başına atlatmayı öğrendiğin vakit kimseye de ihtiyacın olmuyor.
Siz buna yalnızlık diyorsunuz, ben ise huzur..''
Can Yücel
Kimseyi değiştirmeye çalışmıyorsun.
Kimin ne düşündüğünü, kimin ne yaptığını umursamıyorsun..
Yorulunca kendi kabuğuna çekilip, o küçük dünyanda yalnız yaşamayı öğreniyorsun.
Anlık mutluluklar yaşayıp,
derin hüzünleri tek başına atlatmayı öğrendiğin vakit kimseye de ihtiyacın olmuyor.
Siz buna yalnızlık diyorsunuz, ben ise huzur..''
Can Yücel
Daha yaşanacak çok şey var, daha yaşanacak hayatlar var.
Dinlenilecek müzikler, okunacak kitaplar var.
Ama şimdi biz bunları ayrı ayrı bambaşka insanlarla yaşayacağız.
Bazen ne kadar istesen de olduramazsın. Ya zaman yanlıştır ya da kişiler.
Bazen ne kadar istesen de olduramazsın. Ya zaman yanlıştır ya da kişiler.
Senin doğru kişi olduğuna eminim ama zaman yanlış.
Belki bir gün yine karşılaşırız, daha mutlu.
Hoşçakal...
-Alıntı-
Belki bir gün yine karşılaşırız, daha mutlu.
Hoşçakal...
-Alıntı-
"Neden ayrıldınız?" diyorlar.
Diyorum ki: dağların denize paralel uzanması bile onun için bir sebepti.
"Neden ayrıldınız?" diyorlar.
Diyorum ki: Afrika'da onca aç çocuk varken birlikte olamazmışız.
"Neden ayrıldınız?" diyorlar.
Diyorum ki: teşekkürü 2 puanla kaçırmış.
"Neden ayrıldınız?" diyorlar.
Diyorum ki: sevmemiş ulan sevmemiş..
Diyorum ki: dağların denize paralel uzanması bile onun için bir sebepti.
"Neden ayrıldınız?" diyorlar.
Diyorum ki: Afrika'da onca aç çocuk varken birlikte olamazmışız.
"Neden ayrıldınız?" diyorlar.
Diyorum ki: teşekkürü 2 puanla kaçırmış.
"Neden ayrıldınız?" diyorlar.
Diyorum ki: sevmemiş ulan sevmemiş..
-Alıntı-
6 Nisan 2015 Pazartesi
Sevgili Frida’m, bir nilüfer açar açmaz başlıyorum seni sevmeye. İçimin derin kuyularına kadar çekiyorum kokunu. Kucaklaşıyoruz, ülkeden ülkeye geçiyor terimiz. Ömrümüz yer değiştiren bir sokak, baştan sona yürüyoruz aşk kalarak. Seni düşündüğüm her yerde bir incelik ve güzellik anıtı. Yeryüzü çayırları ve dağlar, mavi bir kıpırtıyla uyanıyor her sabah. Senin göğüslerindeki süt, gözlerindeki tuz; yeni yeni ağaçlar büyütüyor. Sevmek de böyle bir şey Frida. Bizi bekleyen anılara yürürken, bir kadın da kuşları süpürüyor arkamızdan. Ah Frida’m! Dudağımı dudağınla ıslatıyorum, bir çivi daha düşüyor çarmıhtan…
Senin bu ellerin diyorum, sevimli bir kır çocuğu ve serin çarşaflara sinmiş beyaz uyku. Unutmak bir kalp ağrısı değilse eğer, senin ellerin ten bilgisi Frida.
Sevgili Frida’m, gülümsüyorsun ya, güneş biraz daha yaklaşıyor dünyaya. İki şehir birden seviniyor. Hep bekledik, bazı yaralar geç iyileşiyor Frida. Aşk ki, eski defterleri karıştırma hevesidir ve biz bu gürültüler içinde arıyoruz kişiliğimizi. Ahşaba oyulmuş mektup gibi yüzümüzden başlıyor bir uçurumun derinliği. Özlüyoruz Frida, sesin sesimdeki pası silecek kadar incelikli. Nasıl olsa alışıyor insan, masumiyet gizli bir kötülükmüş. Yalnızlığın tarihi de böyle bir şey Frida. Fısıltıyla öpüşür bütün çiçekler ve tam zamanında gelir ölüm. Geç kalmamak için hiçbir şeye, haydi bir daha gülümse…
Senin bu ellerin diyorum, sevimli bir kır çocuğu ve serin çarşaflara sinmiş beyaz uyku. Unutmak bir kalp ağrısı değilse eğer, senin ellerin ten bilgisi Frida.
Sevgili Frida’m, gülümsüyorsun ya, güneş biraz daha yaklaşıyor dünyaya. İki şehir birden seviniyor. Hep bekledik, bazı yaralar geç iyileşiyor Frida. Aşk ki, eski defterleri karıştırma hevesidir ve biz bu gürültüler içinde arıyoruz kişiliğimizi. Ahşaba oyulmuş mektup gibi yüzümüzden başlıyor bir uçurumun derinliği. Özlüyoruz Frida, sesin sesimdeki pası silecek kadar incelikli. Nasıl olsa alışıyor insan, masumiyet gizli bir kötülükmüş. Yalnızlığın tarihi de böyle bir şey Frida. Fısıltıyla öpüşür bütün çiçekler ve tam zamanında gelir ölüm. Geç kalmamak için hiçbir şeye, haydi bir daha gülümse…
Senin bu ellerin diyorum, esmer bir şarkıya benziyor. Sabır, dilenmenin tersten okunuşu değilse eğer, senin ellerin kusursuz deli Frida.
Diego Rivera
-''Diego.
Gerçek, öyle büyük ki, ne konuşmak ne uyumak ne dinlemek ne sevmek istiyorum. Kendimi tuzağa düşmüş hissetmek, hiç kan korkusu olmadan, zamanın ve büyünün dışında, senin kendi korkunun ve büyük ıstırabının içinde, ve kalbinin atışında. Tüm bu deliliği senden isteseydim, biliyorum sessizliğinde sadece karmaşa olurdu. Bu saçmalıkta senden şiddet istiyorum ve sen, sen bana incelik veriyorsun, ışığını ve sıcaklığını. Seni resmetmek isterim, ama bu şaşkınlığım içerisinde, hiç renk yok çünkü çok renk var, büyük aşkımın somut hali.''
Gerçek, öyle büyük ki, ne konuşmak ne uyumak ne dinlemek ne sevmek istiyorum. Kendimi tuzağa düşmüş hissetmek, hiç kan korkusu olmadan, zamanın ve büyünün dışında, senin kendi korkunun ve büyük ıstırabının içinde, ve kalbinin atışında. Tüm bu deliliği senden isteseydim, biliyorum sessizliğinde sadece karmaşa olurdu. Bu saçmalıkta senden şiddet istiyorum ve sen, sen bana incelik veriyorsun, ışığını ve sıcaklığını. Seni resmetmek isterim, ama bu şaşkınlığım içerisinde, hiç renk yok çünkü çok renk var, büyük aşkımın somut hali.''
-''Çıkış yolunun güzel olacağını ve asla geri dönmeyeceğimi umarım.''
-''Bir dağın içini ancak başka bir dağ bilebilir.''
-''Bir dağın içini ancak başka bir dağ bilebilir.''
Frida Kahlo
Seni sevmeye başlayalı çok uzun zaman oldu. Küçük bir kız çocuğu idim, seni sevmeye başladığımda. Şimdi ise bedeni çürümeye başlayan yaşlı bir kadınım. Bütün bedenler çürüyor aslında Diego’m. Eskiyor bütün bedenler.
Ama acı çeken yüreği var ise bir bedenin, daha hızlı çürüyor o beden.
Benim acı çeken bir yüreğim var Diego. Seni sevmeye başladığım o günden beri, acı çeken bir yüreğim var.
Beni anlamadın demeyeceğim. Beni anladın. Zaten en dayanılmaz acı buydu. Sen beni anladın. Anladığın halde canımı yaktın Diego…
Ben de seni anlamak istedim. Tüm hayatımı, hayatımın her bir zerresini seni anlamaya adadım. Sen nereye gittiysen, ben de gittim. Sen neye güldüysen ona güldüm. Sen kimi sevdiysen onu sevdim. Hangi kadınla seviştiysen o kadınla seviştim. Bende bulamadığın ve başka kadınlarda aradığın şeyi keşfetmek için, senin öptüğün kadınları öptüm. Dokunduğun kadınlara dokundum…
Senin sevmediklerini de sevdim ben Diego. Neden sevmediğini anlamak için, onları… sevdim !!! Ya da sevmeye çalıştım… İçimdeki, sana dair olan öfkeyi dindirmek için yaptım belki. Öfkem dinmedi Diego. Her defasında körkütük aşık olarak, sana döndüm. Ya da aslında senden hiç gitmemiştim.
Benim acı çeken bir yüreğim var Diego. Seni sevmeye başladığım o günden beri, acı çeken bir yüreğim var.
Beni anlamadın demeyeceğim. Beni anladın. Zaten en dayanılmaz acı buydu. Sen beni anladın. Anladığın halde canımı yaktın Diego…
Ben de seni anlamak istedim. Tüm hayatımı, hayatımın her bir zerresini seni anlamaya adadım. Sen nereye gittiysen, ben de gittim. Sen neye güldüysen ona güldüm. Sen kimi sevdiysen onu sevdim. Hangi kadınla seviştiysen o kadınla seviştim. Bende bulamadığın ve başka kadınlarda aradığın şeyi keşfetmek için, senin öptüğün kadınları öptüm. Dokunduğun kadınlara dokundum…
Senin sevmediklerini de sevdim ben Diego. Neden sevmediğini anlamak için, onları… sevdim !!! Ya da sevmeye çalıştım… İçimdeki, sana dair olan öfkeyi dindirmek için yaptım belki. Öfkem dinmedi Diego. Her defasında körkütük aşık olarak, sana döndüm. Ya da aslında senden hiç gitmemiştim.
Frida Kahlo
Kötü günümde yanımda olmadığın zaman vazgeçtim.
Canın sıkıldığında benimle paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığım zaman vazgeçtim.
Bana yalan söylediğini anladığım zaman vazgeçtim.
Gözlerime baktığında kalbinle bakmadığını ve bana hala söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim.
Her sabah benimle uyanmak istemediğini, geleceğimizin hiçbir yere gitmediğini anladığım zaman vazgeçtim.
Düşüncelerime ve değerlerime değer vermediğin için vazgeçtim.
Ağrılarımı dindirecek sıcak sevgiyi bana vermediğinde vazgeçtim.
Sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek beni hiçe saydığın için vazgeçtim.
Tablolarımda artık kendimi mutlu çizemediğim ve tek neden “sen” olduğun için vazgeçtim.
Bencil olduğun için vazgeçtim.
Bunlardan sadece bir tanesi senden vazgeçmem için yeterli değildi, çünkü sevgim yüceydi.
Ama hepsini düşündüğümde senin benden çoktan vazgeçtiğini anladım.
Bu yüzden ben de senden vazgeçtim.
Frida Kahlo
Canın sıkıldığında benimle paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığım zaman vazgeçtim.
Bana yalan söylediğini anladığım zaman vazgeçtim.
Gözlerime baktığında kalbinle bakmadığını ve bana hala söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim.
Her sabah benimle uyanmak istemediğini, geleceğimizin hiçbir yere gitmediğini anladığım zaman vazgeçtim.
Düşüncelerime ve değerlerime değer vermediğin için vazgeçtim.
Ağrılarımı dindirecek sıcak sevgiyi bana vermediğinde vazgeçtim.
Sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek beni hiçe saydığın için vazgeçtim.
Tablolarımda artık kendimi mutlu çizemediğim ve tek neden “sen” olduğun için vazgeçtim.
Bencil olduğun için vazgeçtim.
Bunlardan sadece bir tanesi senden vazgeçmem için yeterli değildi, çünkü sevgim yüceydi.
Ama hepsini düşündüğümde senin benden çoktan vazgeçtiğini anladım.
Bu yüzden ben de senden vazgeçtim.
Frida Kahlo
Bütün mektupları unut Frida. Sonsuza uzanan bir aşkın özeti say. Zaman eziliyor ve kararsız bir mevsim giriyor aramıza. Aşk nedir ki? Belki bir dudak tiryakiliği. Bulutsuz bir göğe içimizi çizmek belki. Küçük bir el, ipek dalgası ya da kaygılı bir ses; çözüp çözüp bağlıyor küskün yanlarımızı. Hayatın tarihi de böyle bir şey Frida. Temiz yüzlü bir çocuktan doğuyoruz, sonra bütün defterleri denize atıyoruz. Ağzımızda soğuttuğumuz sözleri unut Frida. Onlar ki, zamana açılan koridorda bir çınlama sesi. Geçmişin aklını karıştırıyoruz ve hiç ummadığımız yerden kırılıyor kalbimiz. Gece ve keder, iki kere ter…
Senin bu ellerin diyorum, açık bir bahçe kapısı ve tuvalden kelâma uzun bir yol haritası. Bir dolu şenlikse eğer dünya, senin ellerin yerli yerinde Frida.
Bütün mektupları unut Frida. Bazı gerçekler vardır, bıçağın ucu kadar sıcak. Gitmek istediğimiz yerler vardır, gömülmek istediğimiz şarkılar. Oysa dürüst bir hayat için yaşlanıyor herkes. Ve anılar, adresi silinmiş evlerde saklanıyor. Belki unutmayı beceremiyoruz Frida, aklımızda hep eski sözlerin yükü. Neye dokunsak, orası çamurlu gece. Nereye baksak, oradan bir rüzgâr geliyor yüzümüze. Çürümek de böyle bir şey Frida. Eşyalar yalnızlaşır, kapanır kapılar ve tavan batar tenimize. Cıvıl cıvıl günlerin rüyası giriyor uykumuza. Saçlarınla konuşuyoruz, biraz gül kokuyor. Ama daha çok kül, durmadan…
Senin bu ellerin diyorum, apansız bir yaz iklimi ve odadan odaya iyi geceler müziği. Hayatın hüznü bir vedaysa eğer, senin ellerin derman yerine Frida.
Senin bu ellerin diyorum, açık bir bahçe kapısı ve tuvalden kelâma uzun bir yol haritası. Bir dolu şenlikse eğer dünya, senin ellerin yerli yerinde Frida.
Bütün mektupları unut Frida. Bazı gerçekler vardır, bıçağın ucu kadar sıcak. Gitmek istediğimiz yerler vardır, gömülmek istediğimiz şarkılar. Oysa dürüst bir hayat için yaşlanıyor herkes. Ve anılar, adresi silinmiş evlerde saklanıyor. Belki unutmayı beceremiyoruz Frida, aklımızda hep eski sözlerin yükü. Neye dokunsak, orası çamurlu gece. Nereye baksak, oradan bir rüzgâr geliyor yüzümüze. Çürümek de böyle bir şey Frida. Eşyalar yalnızlaşır, kapanır kapılar ve tavan batar tenimize. Cıvıl cıvıl günlerin rüyası giriyor uykumuza. Saçlarınla konuşuyoruz, biraz gül kokuyor. Ama daha çok kül, durmadan…
Senin bu ellerin diyorum, apansız bir yaz iklimi ve odadan odaya iyi geceler müziği. Hayatın hüznü bir vedaysa eğer, senin ellerin derman yerine Frida.
Diego Rivera
"Bugün pazar.
Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
Bu kadar benden uzak
Bu kadar mavi
Bu kadar geniş olduğuna şaşarak
Kımıldamadan durdum.
Sonra saygıyla toprağa oturdum,
dayadım sırtımı duvara.
Bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
Toprak, güneş ve ben…
Bahtiyarim..''
Nazım Hikmet
Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
Bu kadar benden uzak
Bu kadar mavi
Bu kadar geniş olduğuna şaşarak
Kımıldamadan durdum.
Sonra saygıyla toprağa oturdum,
dayadım sırtımı duvara.
Bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
Toprak, güneş ve ben…
Bahtiyarim..''
Nazım Hikmet
"Dünyada bir tek insana inanmıştım. O kadar
inanmıştım ki, bunda aldanmış olmak, bende artık inanmak kudreti bırakmamıştı.
Ona kızgın değildim. Ona kızmama, darılmama, onun aleyhinde düşünmeme imkân
olmadığını hissediyordum. Ama bir kere kırılmıştım. Hayatta en güvendiğim
insana duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı; çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi.''
Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna
Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna
''Büyüdüğün evi, uyuduğun yatağı gördüm sevgilim. Seni,
çocukluğunu düşündüm. Sen oradaydın ve bir gün benimle tanışacağını henüz
bilmiyordun.
Sen dizime yattın, ben bir hikaye anlattım sana.
Büyüdün…
Kafamda bir hikaye. Bilirsin, bunu çok severdin.
İkimize bir mutlu son yazdım sonra.
O evde seninle birlikte oturduk, sustuk..
Yanımda durdun sessizce.
Burası sondu…
Başka bir yaşamdı.
Sadece biz vardık.
Bana baktın, mavi ve telaşsız. sustuk…
Başka bir yaşamda, başka bir mutlu son.
Biz bunu hakketmiştik.
Hikayemiz orada bir yerde hep benimle duracak..''
Issız Adam
Sen dizime yattın, ben bir hikaye anlattım sana.
Büyüdün…
Kafamda bir hikaye. Bilirsin, bunu çok severdin.
İkimize bir mutlu son yazdım sonra.
O evde seninle birlikte oturduk, sustuk..
Yanımda durdun sessizce.
Burası sondu…
Başka bir yaşamdı.
Sadece biz vardık.
Bana baktın, mavi ve telaşsız. sustuk…
Başka bir yaşamda, başka bir mutlu son.
Biz bunu hakketmiştik.
Hikayemiz orada bir yerde hep benimle duracak..''
Issız Adam
- Zaman böyle bir şeydir; ileri geri döner durur.
Yakınlıklar uzaklıklarla yer değiştirir. Sonra o uzaklıklar başka bir yerde,
başka bir şekilde tekrar yakınlık haline gelir. Galiba olgunlaşmak diye buna
diyorlar; her şeyi kabul etmeye başlıyorsun… İnsan beyni mükemmel bir çiftçi;
durmadan ekip biçiyor… Sonunda olup biten her şeyi anlıyorsun. Anlamak çok
tehlikeli bir şey.
- Hayal kırıklığı insanı öldürmüyor, yengecim!
Yalnızca yaşama azmimiz bir parça eksiliyor; başka bir şey olmuyor… Bir defa
daha ayağa kalkana kadar, eskisi gibi gülmeye başlayana kadar, günlük işlerin
hengamesine tekrar dönene kadar, bir vakit bocalıyoruz. Sonra yara izi gibi bir
şey kalıyor. Zamanla kabuk bağlıyor. Elin hep oraya gidiyor, kaşıyorsun. İnsanın,
diliyle eksik dişini yoklamasına benziyor. Sonra kaşımamayı, yoklamamayı
öğreniyorsun.
Hüsnü Arkan, Mino’nun Siyah Gülü
"Nicedir unutmuşum saymayı bile günleri
Dağılıp gitmişler her biri bir yana
Kuşlar gibi, onlar da
Benimse ne gideceğim bir yer
Ne de özlediğim bir şey var
Öyleyse neden yazıyorum bu sözleri ona
Bu biraz sevdaya benzeyen, biraz da sevdasızlığa
Böyle gelişigüzel, böyle kırık dökük
Sanki hiç kimselerin kullanmadığı bir gün kalmış bana.''
Edip Cansever
Dağılıp gitmişler her biri bir yana
Kuşlar gibi, onlar da
Benimse ne gideceğim bir yer
Ne de özlediğim bir şey var
Öyleyse neden yazıyorum bu sözleri ona
Bu biraz sevdaya benzeyen, biraz da sevdasızlığa
Böyle gelişigüzel, böyle kırık dökük
Sanki hiç kimselerin kullanmadığı bir gün kalmış bana.''
Edip Cansever
''Lanet kitabını okuyana kadar bir şeyim yoktu! Kitap arı kovanına
çomak soktu. Bana ne kadar içten bir romantik olduğumu, ne kadar umutlu
olduğumu ve artık aşkla ilgili hiçbir şeye inanmadığımı hatırlattı. Bütün
romantizmimi bir geceye sığdırdım ve bir daha da böyle hissetmeyi başaramadım.
O gece benden bir şeyler götürdü. Duygularımı sana ifade ettim, sen de aldın
götürdün.. Bu beni soğuttu, sanki aşk bana ait değilmiş gibi..''
Before Sunset
''İnsanların kalbini çalıp öyle gidemezsin Reyhan. Hadi gittin
diyelim, hiçbir şey olmamış gibi geri dönemezsin. Dönsen bile 5 sene
bekleyemezsin anlıyor musun? Günlerce, haftalarca neden gittiğini
düşündüm, delirecek gibi oldum Reyhan.. Koca bir yaz geçti, benim seni
düşünmediğim tek bir saniye bile olmadı. Yaz bitti, okullar açıldı.. Her gün ama
her gün Reyhan bugün döner dedim ama dönmedin… Tam 1 yıl geçti dönmedin. Sonra
1 yıl daha…1 yıl daha… Tam 4 sene senin dönmeni bekledim senden tek bir haber
almadan. Peki sen ne yaptın? Bir kere olsun geride neler bıraktığını düşündün
mü? Aklına geldi mi bir kere? Hissettiklerimiz, o duygular neden yetmedi sana? Niye? Gitmeni anlıyorum ama dönme işini anlamıyorum Reyhan… Şimdi kendime bir
hayat kuruyorum. Her şeyi rayına oturtuyorum, çıkıp geliyorsun.. Yapamazsın.. Sırf sen istedin diye gelip benim hayatımı yeniden karartamazsın. Yapma..''
Beni Böyle Sev
"Bir gün dediklerimi değil, demek istediklerimi anlayacak bir erkek çıkmayacak mı karşıma? Hava kötü dediğimde
sadece havadan söz etmediğimi anlamak bu kadar zor mu? İlle de, ben bu hayattan
bıktım, türünden sözler mi etmeliyim? İşim çok dediğimde, bana sahip çıkacak
bir erkeğe ihtiyaç duyduğumu anlayacak biri... Yanımda olmanı istiyorum
diyemediğim için yağmur içimi ıslatıyor dediğimi nasıl anlamaz? Düpedüz, sarıl
bana dedikten sonra, sarılmanın ne anlamı kalır."
Zülfü Livaneli
Zülfü Livaneli
''Bütün o heyecan kıpırtısının içinde, başıma bunların geleceğini hissediyordum..Ne hissetmesi bal gibi biliyordum. Yine de bu duyguyu sonuna kadar yaşamak
istiyordum. Hem de delicesine, pervasızca yaşamak istiyordum. Öte yandan aklımın
aşk tarafından işgal edilmemiş bir köşesi hala yapma kızım demeyi
sürdürüyordu. Ama sesi o kadar cılız, benim bilinmeze duyduğum istek o kadar
güçlüydü ki..''
-Alıntı-
''Bir insana yüzde yüz güvenmekle yüzde doksan dokuz güvenmek arasında dağlar kadar fark vardı. Çünkü eksilen yüzde birin nereden eksildiğini bilemezdin ve dünyanın bütün kazıkları o küçük "bir"in içinde saklanabilirdi. O yüzden yüzde doksan dokuz, yüzde yüze olduğundan daha yakındı sıfıra.''
Hande Altaylı, Kahperengi
Hande Altaylı, Kahperengi
''Karanlık. Karanlık. Kapkaranlık.
Bazen insan ruhu yüzünü geceye döner ve o zaman hiç güneş doğmaz. Gün bir döngü değil, monoton bir çizgi halini alır ve dünya tıpkı bir kağıt gibi dümdüz olurken, hayat engebeli olmaktan çıkıp engebenin kendisine dönüşür. Kötü günler denen vakitlerdir bunlar. Aslında ölü günler denmesi gereken, her insanın, ömrünün değişik zamanlarında içine düştüğü bataklık günleridir. Hatıralar hep çok siyah, az beyaz ve hiç renkli olarak yer eden, doğduğuna pişman olma zamanları… Sadece yaşayanın bildiği, dışarıdan bakanın küçümsediği günler, geceler… Herkesin kıyameti kendine koptuğundan ve herkesin yangını kendini yaktığından, içinde olduğunuz karanlığın ne kadar koyu olduğunu kimse göremez. Geçer derler sadece bilmiş bir tavırla, geçer merak etme. Doğrudur söyledikleri, gerçekten de geçer ama ancak sen tek başına, o karanlıkta yeterince uzun süre yürüdükten sonra.''
Hande Altaylı, Kahperengi
Bazen insan ruhu yüzünü geceye döner ve o zaman hiç güneş doğmaz. Gün bir döngü değil, monoton bir çizgi halini alır ve dünya tıpkı bir kağıt gibi dümdüz olurken, hayat engebeli olmaktan çıkıp engebenin kendisine dönüşür. Kötü günler denen vakitlerdir bunlar. Aslında ölü günler denmesi gereken, her insanın, ömrünün değişik zamanlarında içine düştüğü bataklık günleridir. Hatıralar hep çok siyah, az beyaz ve hiç renkli olarak yer eden, doğduğuna pişman olma zamanları… Sadece yaşayanın bildiği, dışarıdan bakanın küçümsediği günler, geceler… Herkesin kıyameti kendine koptuğundan ve herkesin yangını kendini yaktığından, içinde olduğunuz karanlığın ne kadar koyu olduğunu kimse göremez. Geçer derler sadece bilmiş bir tavırla, geçer merak etme. Doğrudur söyledikleri, gerçekten de geçer ama ancak sen tek başına, o karanlıkta yeterince uzun süre yürüdükten sonra.''
Hande Altaylı, Kahperengi
Affetmenin ne kadar
yüce bir duygu olduğunu biliyorum..
Ölüm var bu hayatta, geri dönememek,
telafi edememek..
Affedemedikçe bu duygunun benimle yaşayacağının farkındayım..
Tek kurtuluşun, rahatlamanın ve geride bırakmanın bundan geçtiğini biliyorum..
Ama
yapamıyorum.. Olmuyor işte.. Affedemiyorum..
Laluşka
04.05.2015
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)